14 Mayıs 2012 Pazartesi

Zülfü Livaneli-Serenad



        Değişik türde romanlar okudukça, sevdiğimiz roman türleri de bizim gibi değişiyor elbette.Üniversiteye başlamadan benim okumaktan en çok zevk aldığım türler; tarihte fazla bilinmeyen ince ayrıntıların ortaya çıktığı araştırma türündeki eserlerdi. Hatta bunu biraz daha zorlarsam tarihi romanlara bayılırdım diyebilirim. Asıl sevdiğim ise, Sunay Akın tarzıydı. Kimsenin bilmediği sokak adlarının tarihinden tutun da, denizlerin altında gizli kalmış gemi batıklarından, kız kulesinin hiç bilinmeyen hikayelerine kadar, bir masal sıcaklığıyla okunan bu türlere bayılırdım. Son yıllarda bu tarzımı biraz unutmuşken, Serenad o kadar iyi geldi ki anlatamam. Zülfü Livaneli’nin Son Ada, Mutluluk, Sevdalım Hayat romanlarını okumuştum fakat Serenad beni bunların çok ötesine taşıdı açıkçası. 

       Roman ana karakter Maya Duran’ın ağzından yazılmış. İstanbul Üniversite’sinde halkla ilişkiler bölümünde çalışan Maya’nın hayatı, bir konferans için ABD’den İstanbul’a gelen Alman asıllı Profesör; Maximillian Wagner ile tanışmasıyla bir anda değişiyor ve tarihin gizli kalmış ayrıntıları gün ışığına çıkıyor. İkinci dünya savaşı sırasında Türkiye’ye sığınan Yahudi profesörler, Mavi Alay, Struma Gemisi, Ermeni Tehciri, Einstein’ın Atatürk’e yazdığı mektup ve daha onlarca tarihi olayı eşsiz olay örgüsü ile gözler önüne sermiş Zülfü Livaneli.  Bu olaylardan özellikle Mavi Alay’ı araştırma fırsatı bulursanız bir okumanızı tavsiye ediyorum.
       
       Romanı edebi yönden ya da yazarın uslubu yönünden inceleme gereği duymuyorum, çünkü toplum için yapılmış bir sanat anlayışı var ortada ve ben bunu bozmak istemiyorum. 

       Zülfü Livaneli’nin benim için yeri çok ayrıdır. Kendisinin ne yazar, ne de siyasi kimliğini bilmeden, muhtemelen okuma yazma bile bilmediğim zamanlardan beri onun şarkılarıyla büyüdüm. Bağlamasını her akşam, yemekten sonra elinden düşürmeyen babamın sesinden dinlediğim o şarkılar;  içlerinde taşıdıkları hüznün ve tarihin yanında, bana hep sevdiklerimi ve çocukluğumu hatırlatır. Şimdi bu romana böyle duygusal yaklaşmamda da sanırım bunların payı epey büyük. 

      Konuya geri dönecek olursak; bu romanda; dilleri, dinleri ve ırkları farklı insanların bu ayırımlar yüzünden çektiği işkenceleri vurguluyor Livaneli.  Türkiye’de ve Dünya’da üzerinde yaşadığımız, acılarla dolu tarihin,  herkes sessizlik yemini etmişçesine nasıl unutulduğundan dem vuruyor.  İkinci dünya savaşında öldürülen 50 milyon insandan üç örneği gözler önüne seriyor ve  üç örneğin nasıl gizli kaldığı, geride kalanların nasıl susturuluduğu ve devletlerin insan hayatını nasıl yok saydığı tek tek ustaca  işleniyor.
Okurken Wagner ve Nadia’nın hikayesi bölümüne gelince, 1-2 gün bekledim okumamak için, öylesine insanı içine alıyor ki, adeta bir filmmiş gibi o kısımları atlamak istedim. Tıpkı her zaman yaptığımız gibi acılarla yüzleşmeyip onların üstünü örtüp, unutmak istedim yani. Romandaki tarihi ayrıntılar gerçek, fakat Profesör Wagner’in hikayesi gerçek değil, bunu biliyorum ama ben kitap bittiğinden beri gerçek sanıyorum ve ciddi anlamda ruhsal çöküntü içindeyim bu yüzden gerçekmiş gibi anlatmama aldırmayın! Sadece elinize geçerse bir okuyun derim. 

      480 sayfa olmasına rağmen, bir solukta okunabilecek bir roman ve Mutluluk gibi bunun da filmi olsa daha çok insana hitap edebilir diye düşünüyorum. Malum sinema fiyatları da kitaplardan daha ucuz!
Sonuç olarak, bir insanın sanatı nasıl toplumu aydınlatmak için yaptığının çok güzel bir örneğiydi bu roman. Dul bir kadının yaşadığı zorluklardan tutun, yukarıda bahsettiğim tarihi olaylara kadar insanlara anlatmak istediği her şeyi en güzel şekilde birleştirmiş ve bir roman oluşturmuş Livaneli.

      Bu arada Türkiye’ye gelen yahudi profesörlerden Erich Auerbach’ın İstanbul’da  yazdığı Mimesis adlı eser Türkçe’ye çevrilmiş mi çevrilmemiş mi bunu tam olarak bulamadım. Çevrilmişse okumayı çok isterim.

     Son olarak Romanı okuyacak olanlara ufak bir tavsiye, bir taraftan da vikipedia açık okuyun, rahat edersinizJ

Radikal’de Livaneli’nin şöyle bir röportajı da mevcut;


Bu da Maya Duran'ın hayatını değiştiren olayların başladığı nokta; http://www.youtube.com/watch?v=pmwMZ252SY0