Uzun zamandır yazamadım, yazamadım ama okudum elbette. ve bu okumalarımın son 1 yıl içinde akıl sağlığımı korumamda büyük payı olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden kitap tavsiyesi yerine bu yazımda sadece okumanın önemini vurgulamak istedim.Yazamamamın
sebebi malum; son bir yıl içinde bir rüya
içinde sıkışıp kaldım, daha doğrusu bu korkunç bir kabus ve hala bitmedi.. Ne demek istediğimi rüyayı okuduktan sonra anlayacağınızı
umuyorum.
Bir ormandayım hafif bir ışık
süzülüyor ormandan. Çok güzel ağaçlar var ama ortalık savaş alanı gibi.,
sürekli bomba yağıyor tepemizden. Dumanla haberleşiyormuşuz arkadaşlarla, ama
biri çıkıp dumansız hava sahası demiş dumanımızı kestiler. Kaçak sigarayla duman
yaratıyoruz bu aralar. Dalıyorum öylece ormana bir tarafında kocaman bir
bataklık var bataklık da çok kalabalık. Ormanın sonu denizmiş ama denizi
göremiyoruz. Arkamda çocuklar ölüyor ben
ormana bakarken, kanları çimlere
sıçramış küçücük çocukların. Gazetede okudum çocuklar enfeksiyon kapmış,
gazkapsülya diye bir enfeksiyon. O yüzden ölüyorlarmış sürekli. Sürekli
ağlıyoruz etrafta birkaç kişiyle birlikte. Ama çoğu zaman da yalnız kalıyoruz. Bataklık
çok kalabalık, benim olduğum tarafta kadın eziciler var. Yalnız yaşamayazsın,
kas gücü yok falan diyorlar beni de bataklığa çağırıyorlar. Diğer tarafta bataklık mikrobundan dolayı
beyninde hasar meydana gelen bir grup
var, ne söylesen 3 kere tekrar etmen gerekiyor, “tam anlayamıyorlar”. Başka bir
tarafta ölen çocukların neden öldüklerini göremeyecek kadar kör insanlar var.
Bataklığın etrafı savaş alanı gibi ormanda herkes kaçışıyor. Tam kaçışırken
biri geliyor cebimizden paralarımızı çalıyor öylece bakıyoruz ona. Nasılsa para
lazım değil çocuklar ölüyor burada, gençler ölmüş parayı napalım diyoruz.
Ağaçların altına saklanınca tepeden yağan bombalardan biraz da olsa
kurtulduğumuzu sanıyoruz. Ama biraz daha ilerleyince bir bakıyoruz ki ağaçların
yarısından çoğu kesilmiş otel yapılıyor oraya. Bataklık mikrobu kapanlara orada
da rastlamak mümkün. Birileri var sürekli fotoğraf çekip fotoshop yapıyorlar,
Bataklık Haber diye bir gazeteymiş. Otel inşaatını çektiler geçen bir saldırı
sırasında. Elden ele dağıtılan broşürde şöyle yazıyordu “ Sığınak inşaatımız
başlamıştır”.
Dolaşırken sonunda ben de bataklığa
düştüm yanlışlıkla, yüzeye çıkamıyorum ve bana el uzatan birkaç kişinin gelmeye
başladığını görüyorum… İşte Paul Auster, Herman Hesse, Nazım Hikmet, (Sabahattin
Ali tabiki beni görünce direkt kurtarmak için atladı), diğerleri ellerini
uzatmaya simit atmaya başladılar. Öyle sıkı sarılıyorum ki onlara, günlerce
gecelerce ayrılmıyorum, ellerini
ellerimden çekmelerini istemiyorum. Benim can simidim onlar. İleride bir ağaç
görüyorum, bir sürü adam var ağaçın dallarında, ağacın üstünde tabela var, ne
yazdığını seçemiyorum suya batıp çıkmaktan, onlar da farkında kabusta
olduğumuzun ve kurtarabildikleri kadar insanı kurtarmaya çalışıyorlar. Güzel
insanlar yani hepsi...